11 Aralık 2012 Salı

Fokurdayan Tophane


Tophane bildiğiniz üzere şu günlerde nargilecileriyle meşhur bir yer. Bende arkadaşlarımla genelde oradaki nargilecilerde buluşurum, maç izleriz, oyun oynarız. Haliyle bende gezime nargilecilerden başladım ve oradaki mekanlardan birinde uzun yıllar orada çalışmış olan bir abiden tophane ile ilgili bir çok bilgi aldım. En başta nargilecilerin olduğu yerin hemen önünde ki Tophane Meydan’ında bulunan Tophane Çeşmesi bu çeşme Sultan 1. Mahmut tarafından 1732 yılında yaptırılmış. Bu çeşmenin açılmasıyla Taksim suyu sistemi çalışmaya başlamış hatta sultan kendi elleriyle suyu saldığı söylenmekteymiş.  Aslında günümüze kadar tam haliyle geldiği söylenemez çünkü iki kere onarım görmüş ve nerdeyse tamamı restore edilip aslına sadık kalarak değiştirilmiş. Şimdilerde bu çeşme akşamları oraya yastık yorgan serip yatan bir adamı ağırlıyor, kendisiyle konuşma fırsatım olmadı fakat yazının sonuna ekleyeceğim resimde yorganını, yastığını görebilirsiniz.
Tabi çeşmenin hemen karşısındaki Kılıç Ali Paşa Cami’sinden bahsetmeden olmaz. Restorasyon olduğu için dışarıdan pek bir şey gözükmüyor fakat hala içine girebiliyorsunuz. Kaptan-ı Derya olan Kılıç Ali Paşa bir gece rüyasında bir cami yaptırdığını görmüş ve bu rüyasını zamanın padişahı olan üçüncü Murat’a söylemiş ve oda senin gibi bir kaptana ben karadan toprak vermem git deniz üzerine yap demiş ve oda şimdiki Kılıç Ali Paşa Cami’sini yaptırmaya başlamış. Tabi o zamanlar oraya kadar deniz geliyormuş zamanla denizden uzaklaşmış. Padişah bunu duyunca ben latife yapmıştım dese de, Kılıç Ali Paşa ve Mimar Sinan başladığı işi bitirme kararı almış. Ve günümüzdeki halinden daha büyük bir cami ortaya çıkmış. Tam hali korunamamış çünkü tophane caddesi restore edilirken caminin avlusu oldukça küçültülmüş ve bugünkü halini almış.    
Caminin hemen karşısındaki bina ise Tophane-i Amire yani şuandaki haliyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi. Bu bina ilk olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından top döktürmek için yapılmış. Ve ondan sonraki padişahlarında yaptıkları eklemelerle uzun yıllar hizmet vermiş. Fakat Kanuni Sultan Süleyman oradaki bütün binaları yıkarak daha büyüklerini yaptırmış ve bu binalar 1742 yılında büyük bir tamirat geçirip günümüzdeki halini almış. Bir süre sonra silah ticaretinin merkezi olmuş.  1992 yılında ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine devredilmiş.
Nusretiye Camii ise eskiden bildiğiniz Nusretiye Camii değilmiş Bu cami aslında üçüncü Selim zamanında aynı yerde yapılan Arabacılar Camii’nin ünlü Firuzağa yangınında yanmasından sonra onun yerine ikinci Mahmut tarafından yaptırılmış.  Nusretiye camii sinin giriş kısmındaki çıkıntılı bina ise Hünkar Kasrı’dır. Ben bu binanın önünden nerdeyse iki yıldır geçiyorum ve yıkık dökük berbat bir halde terk edilmiş bir cami gibiydi eskiden ve sonunda bu yıl restorasyon çalışmalarına başlandı, tabi ne kadar aslına uygun yapabilirler orası bilinmez ama bence buda bir ilerlemedir. Nusretiye Camii’sinin hemen yanında ise Tophane Kasrı bulunmakta. Bu bina eskiden bir çok önemli devlet adamlarını karşılamak için kullanılırmış. Lozan Anlaşması sonrası Boğazlar Komisyonu bu bina karşılanmış.
Ve Tophane Saat Kulesi aslında Nusretiye Saat Kulesi olarakta bilinir. Bu kule günümüzde İstanbul Modern galerisinin bahçesinde yer almakta. Bu kule ayakta kalan en eski saat kulesi olarak bilinir ve 2010 da Avrupa Kültür Başkenti Ajansının desteğiyle restore edilmiş. Bu kulede deniz kenarına yapılmış fakat zamanla denizin doldurulmasıyla içeride kalmış. Sultan Abdülmecit tarafından 162 yıl önce yaptırılan kulenin bunca yıl restore edilmeden sağlam kalabilmesi adeta bir mucize. Bu kulenin üstündeki top simgeleri tophaneyi sembolize ediyor.Ve ön tarafında da Sultan Abdülmecit’in tuğrası bulunmakta. Saat kulesinin üzerinde uzunca bir sancak direği varmış. Restore edilmeden önce 1913 yılında geçirdiği yangından sonra oldukça harap bir haldeymiş. 
Önce nargilecideki adamın bana bütün bildiklerini anlatmasını dinledikten sonra gezdim bu saydığım yerleri ve cidden üzüldüm. Çünkü bu kadar muhteşem yapıtların yeterince korunmadığını düşünüyorum. Yani Mimar Sinan zamanında denizin üstüne yaptığı caminin şuanda avlusunun halini görse ne tepki verirdi çok merak ediyorum. Tophaneye 2 yıldır sürekli gitmeme rağmen bu yapıları hiç bu kadar yakından incelememiştim. Ama iyi ki incelemişim ben İstanbul Modern’in içinde 162 yıllık bir saat kulesi olduğunu bile bilmiyordum. Hepsi mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler. Eskiden silah ticaretinin merkezi, gelen başka devlet adamlarını karşılama yeri ve bu kadar güzel camilerin olduğu bir yerin şuan neden turist tuzağı kazıkçı nargilecilerle dolduğunu anlamak güç. Tophane deseniz çoğu insan nargilecilerden bahseder ilk olarak veya manzarasından, rıhtımından fakat kimse kalkıp bu tarihinden bahsetmez ki bilmezlerde. Kim bilir daha neler var bizim bilmediğimiz, görmediğimiz.
Sonuç olarak benim nargile içtiğim, maç izlemeye gittiğim yerin bu denli büyük, önemli bir tarihinin olması beni çok şaşırttı. Kesinlikle oraya giden herkesin bu saydığım yerleri gezmesi lazım. Nargilecilere de gidip sorabilirsiniz oranın tarihini oranın eskileri baya biliyorlar. Ama tabi benim sorduğum kişi kadar saatlerce ve sabırla bunları size anlatır mı orası meçhul tabi.


26 Kasım 2012 Pazartesi

Ustalık Eseri...

Son günlerde en çok gündeme gelen konulardan birisi Çamlıca'ya yapılacak olan cami bildiğiniz gibi...Bu cami olayının öncesinde herkes Ali Ağaoğlu'nun , Maslak'ta ki ormanları yok edeceği için ortalığı karıştırırken, tepkiler çığ gibi büyürken,Başbakan Erdoğan bir sözüyle İstanbul'un her yerinden gözüken ormanla kaplı tepesi olan Çamlıca tepesini katletme çalışmalarına başladı. Ve bu tepede sadece cami değil gündeme gelmeyen cafe, restoran gibi alanların olacağı 250 bin metrekareye yayılacak bir tesis yapılacak.100 milyon TL harcanacak bu projeyle, Çamlıca tepesi bir ticarethane haline getirilecek. Galiba bu yaptıracağı camiyi, tesisi ustalık eseri olarak yaptırıyor...



Yaptıracağı camiye de İstanbul'un simgesi olacak diye kendi kendine kararlar alıyor. İstanbul'un yüz yıllardır simgesi Kız Kulesi'dir, Ayasofya'dır, Sultanahmet'tir ve bu simgeler Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanıyla simge olmamıştır , buna halk karar vermiştir... Ve bence hiç bir şey bu muhteşem, tüm dünyanın bildiği eserleri gölgede bırakıp İstanbul'un yeni simgesi olamaz ki yeni bir simgeye de gerek yok...Fransa'da hükümet, Eyfel Kulesi'nin yada Notra Dame katedralinin daha irisini daha büyüğünü yapın diye bir komut verir mi? Ya da Tac Mahal'in daha büyüğünü, Özgürlük Anıtı'nın daha uzununu yaptırtan var mı? Yok... Bizim hükümetimiz hariç böyle gereksiz ve taklit işlerle uğraşan hiç bir hükümet yok... Ve bunu kafasına göre kendi isteği doğrultusunda karar veren bir hükümetimiz var. Kimseye sorulmuş mu acaba, İstanbul için yeni bir simge yaptırıyoruz ve bu simge bir cami olacak diye. Bakalım halkın İstanbul için meşhur Çamlıca tepesinde devasa bir cami istiyor mu?



Sonuç olarak cami yapılmasına karar verildi ve İstanbul'un simgesi olacak dedikleri cami için bir tasarım yarışması düzenlendi ki bu çok güzel bir şey fakat bu yarışma hem dünya çapında yapılmayıp ülke çapında yapıldı, hemde yarışmanın süresi 44 gün. Hangi mimar böylesine büyük bir projenin 6 bin metrekarelik bir caminin projesini 44 günde hazırlayabilir. Böyle bir cami için dünyanın ve ülkemizin ileri gelen mimarları bu iş için seçilmeli ve onlar bu camiyi çizmeli. Haliyle böyle bir yarışmanın birincisi bile çıkmadı ve birinciliğe değer bir proje olmadığı açıklandı ve ikinciliği paylaşan projelerden birinin yapılmasına karar verildi. Yarışmada bile birinciliğe layık olmayan bir projeyi Çamlıca'nın tepesine yapmak içlerine nasıl siniyor bunu da hala anlamış değilim...Bu durum zamanında Mimar Sinan'ın karşılaştığı olaya benzedi. Selimiye Camii'nin yapımı sürerken, Mimar Sinan, cami yakınında oynayan çocukların aralarında, "şu soldaki minare eğri yapılmış..." diye konuştuğunu duyar ve hemen çocukların yanına giderek, "Gösterin bakalım hangi minare eğri olmuş" der. Hemen ustalara dönerek, "çabuk bana bir halat getirin..." der ve çocuklar "tamam düzeldi" deyinceye kadar çektirir. Ardından ustalara döner ve "Biz minarenin eğriliğini çocukların gözünde düzeltmeseydik, yaptığımız bu muhteşem esere gölge düşer ve bu güzel caminin adı eğri minareli cami olup çıkardı..." der. Bu eserde ilerde, "birinciliğe layık olmayan ikinci sınıf bir cami" olarak tarihe geçecektir.




4 Kasım 2012 Pazar

Yeni Çağ Sosyal Medya



Dönem artık bildiğiniz gibi sosyal medya dönemi, geleneksel medya hala önemli olmasına rağmen yavaş yavaş yerini sosyal medyaya kaptırıyor. Gerçi bunun önlemlerini almaya başladılar onlarda sosyal medyaya uyum sağlamaya çalışıyorlar fakat ne kadar etkili olur orası meçhul. Bundan 5,6 yıl öncesinde sosyal medya kelimesi bizim için hiç bir anlam ifade etmiyordu fakat başta Facebook ondan sonrada Twitter'ın hayatımıza girmesiyle her şey birden değişti ve günlük hayatta en çok onları kullanır olduk.

Facebook ilk açıldığı yıllarda eski arkadaşlarımızı bulmak için dahil olduğumuz bir sistem iken birden farklı bir boyuta ulaştı. Etkinlikler, protestolar, topluluklar oradan oluşur, şirketler bile reklamlarını oradan yapar hale geldi. ve sosyal medya oluşumu ülkemizde yayılmış oldu. Facebook ülkemizde o kadar hızlı gelişti ki şuanda televizyondan ulaşabileceğiniz büyüklükteki kitlelere Facebook'tan ulaşmanız mümkün. En son istatistiklere göre ülkemizde Facebook kullanıcısı sayısı 30 milyonu geçti ve bunların yüzde 90'ı aktif olarak kullanıyorlar. Kısaca çoğu mecradan ulaşamayacağınız kitlelere Facebook üzerinden ulaşmanız mümkün. Ve Facebooktan ulaşmak istediğiniz kitlenin yaşına da hakim olabilirsiniz. Büyük bir çoğunluğu 18-24 yaş arası gençler oluştururken onu takip eden yaş grubuysa 25-34 ve bu yaş gruplarını seçerek reklamları, etkinlikleri ona göre yayabilme imkanınız var.
Facebook kullanıcılarının yaş ortalaması

Twitter ise Facebook'tan sonra hayatımıza girmesine ve istatistiklere göre daha geride gözükmesine rağmen bana göre hayatımızda daha büyük bir yere sahip, artık insanlar gündemi oradan takip eder oldu. Bundaki en büyük etkenlerden biri Twitter'ın hashtag sistemi. İlk başta bu sistem gündeme göre şekillenirken, şimdi gündem o hashtaglere göre şekillenir hale geldi. Ve insanlar o hashtaglerle protestolar başlatıp bir çok toplu harekete öncülük edebiliyorlar. Bunların en büyük örnekleri arap baharında da , Hüsnü Mübarek'in devrilmesinde de , Obama'nın başkanlık yarışında da görüldü. Ve Twitter'da her şey o kadar hızlı gelişiyor ki Van'da deprem olduğu anda bütün Twitter daha televizyon kanalları alt yazı geçmeden çalkalanmaya hashtagler oluşmaya başlamıştı.İnsanlar artık haberlerde gördüklerini veya son dakika haberlerini televizyondan da takip ederlerken bir yandan da önlerine Twitter'ı açar oldular. Çünkü insanlar artık objektiflikten çok içtenlik arar hale geldiler. Medya'da içeriği üretenle içeriği izleyen arasındaki farkta böylece kalkmış oldu.Ve insanlar gerçekler kadar fikirlere de önem vermeye başladı. Twitter'ın etkisi o kadar arttı ki İbrahim Tatlıses vurulduğunda yan odasındayım diyerek bilgi veren bir kullanıcı binlerce takipçi kazanmasının ardından , televizyon kanalları da bu habere inanarak onu kaynak göstererek haberler bile yaptılar.  Van'da ki aynı korkunç depremde enkaz altındaki bazı depremzedeler Twitter'dan yerlerini söyleyerek retweet edilerek kurtarıldı. Ülkemizde Twitter kullanımı 10 milyonu geçti ve hızla artmaya devam ediyor. Dünya genelinde günde 175 milyon tweet atılırken ülkemizde 1.7 milyon tweet atılıyor bu saniyede 20 tweet anlamına geliyor ve en çok tweet atılan 12. şehir İstanbul olurken , kullanıcı sayısı bakımından da 11. sırada yer alıyoruz. Bu gidişle Facebook'u sollaması da yakındır.




Görülen o ki devrimlere bile öncülük etmeye başlayan sosyal medyanın gücü yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve herkeste artık bunun farkında. Bundan sonrada hayatımızın olmazsa olmazları arasında kalacaklar gibi gözüküyor.Yeni bir çağ başlıyor ve bu çağın adı da sosyal medya çağı.Yeni nesil böyle bir çağda doğacak ve 4,5 yılda gelişip büyüyen sosyal medya bakalım önümüzdeki yıllarda bize neler gösterecek.





18 Ekim 2012 Perşembe

Terörü Kınadı Diye Fatih Terim'e Ceza...

Konumuz gene futbolla ilgili gibi gözüküyor ama değil. Konumuz terör , konumuz gözümüze soka soka yapılan ayıplar. Gaziantep'te gerçekleşen acı saldırıyı kimsenin unutmadığına eminim. Orada yaşanan olaylar Türkiye'nin ne hale geldiğini de gözler önüne çok güzel bir şekilde serdi. Saldırıdan sonra Fatih Terim yaptığı basın açıklamasında üzgün olduğunu böle bir günde futbol konuşamayacağını söylediği için 5 bin liralık para cezasına çarptırıldı.

Saldırının yaşandığı akşam bir Galatasaraylı olarak bende maçı izliyordum. Fakat arada spikerin saldırıdan bahsetmesiyle maçı yarıda kestik ve haber kanallarını izlemeye olayı anlamaya çalıştık.Maçın sonucunu görmek için maç bittikten sonra kanalı açtığımda Fatih Terim röportaj vermek üzereydi. Ama Fatih Terim beklenenin aksine röportaj vermedi. Neler söylediğini kısaca özet geçmek gerekirse, "orada kardeş kardeşi vururken, insanlar yaralanır ölürken benden nasıl futbol konuşmamı bekliyorsunuz Gaziantep'te kan gövdeyi götürürken ben burada 3 puan kazandık diye sevinmeye utanıyorum, neler oluyor bu ülkeye yazıklar olsun" dedi.Ve gazetecilerinde alkışları, takdirleri eşliğinde röportaj vermeden gitti. Ertesi gün herkesin takdir ettiği bu olaya PFDK'nın tepkisiyse herkesi hayrete düşürdü. Röportaj vermeden gitti bahanesi altında Terim'e 5 bin liralık ceza kesildi.

Fatih Terim'in bu 4 dakikalık konuşmasından sonra sosyal medyada, yazılı medyada Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu kısaca hangi takımı tutarsa tutsun binlerce insan onu takdir ederken, keşke bizi yönetenlerde senin gibi olsalar derken, PFDK dan böyle bir ceza gelmesi akla mantığa sığmayacak nitelikte bir durum hatta dediğim gibi Türkiye'nin geldiği bir durumdur, bir sorundur.Ben eminim ki bu desteği taraftarlar Fatih Terim değilde bir başkası da olsa aynı şekilde verirlerdi. Bunun futbolla, taraftarlıkla hiç bir alakası yok, tek alakası vatanseverlikle. Ve gene eminim ki o konuşmayı yapmadan önce Fatih Terim'e deselerdi ki böyle yaparsan 5 bin lira para cezası keseriz, 10 bin lira verir genede bu gerçekleri konuşurdu. Söz konusu vatan , söz konusu ay yıldız yani para değil. Fatih Terim'inde dediği gibi geldiğimiz duruma yazıklar olsun başka denebilecek bir söz gelmiyor aklıma açıkçası. Keşke herkes böyle duyarlı olsa veya duyarlılığını böyle dile getirebilse.


Fatih Terim'in yapmadığı röportajının tamamını aşağıdan izleyebilirsiniz...


9 Ekim 2012 Salı

Adam Gibi Adam...



Her ne kadar koyu bir Galatasaray taraftarıda olsam Alex'e yapılan ayıptan bahsetmeden edemeyeceğim.8 yılını Fenerbahçe'ye adamış ve oyunculuğuyla, insanlığıyla, adamlığıyla herkesi kendine bağlamış bir kişinin Türkiye'den, Fenerbahçe'den  böyle ayrılmayı hak etmediğini düşünüyorum.

Aykut Kocaman'a göre Fenerbahçe Alex'siz oynamayı öğrenmeliymiş. Bu mantıkla olaylara yaklaşırsak o zaman Barcelona da Messi'siz , Real Madrid'de Ronaldo'suz oynamayı öğrenip kovsun onları.Aykut Kocaman, Alex'i idare edemeyip, Alex'in ondan daha önde olmasını kaldıramayıp yaktı adamın kariyerini resmen. Alex'in ipinin bu kadar kolay çekilmesi garip mesela Felipe Melo'da para konusunda anlaşamamalarına rağmen 3 ay boyunca uğraşıldı konuşuldu ve sonunda sorun giderildi. Alex ile de aynı şekilde sorun giderilebilirdi en azından güzel bir jübile ile hak ettiği gibi uğurlanabilirdi. Ki Alex sezonun ortasında kovulmasına karşın alması gereken parayı da istemeyerek para peşinde olmadığını da kanıtladı. 

Alex kendisine yapılan bunca şeye rağmen genede maçlara gidip destek vermeye devam ediyor. Alex maç arasında çocuğuyla saha kenarına inerek top oynadı ve ilgileri üzerine çekmeye çalıştığı tepkisini aldı.Ama Alex 2 saat süren basın açıklamasında bunun cevabını da çok güzel verdi. Alex bugüne kadar Fenerbahçe formasıyla çıktığı 344 maçta 172 gol atarak ilgi çekmek için iki yaşındaki çocuğuna ihtiyacı olmadığını fazlasıyla kanıtladığını söyledi ve bu konuda da sonuna kadar haklı olduğu kesin.
Alex basın toplantısında bir hocaya ihtiyacım vardı ama başımda bir hoca yoktu diyerek tepkileri topladı. Ama haksız da sayılmaz nasıl bir hoca takımının hiç bir golüne sevinmez veya nasıl bir hoca idarenin, soyunma odasına girerek işine karışmasına izin verir.Başta da dediğim gibi koyu bir Galatasaray'lıyım ve bu konunun Galatasaray, Fenerbahçe muhabbetine dönmesini istemiyorum ama sıkıyorsa biri Fatih Terim'in takımının soyunma odasına dalıp, işlerine karışmayı denesin bakalım neler olacak. Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi Fatih Terim bile maç sonrasında gelip rakibini tebrik ederken, Aykut Kocaman ne tebrik etti nede maçtan sonra takımıyla birlikte döndü. 

Kısaca bir yıldız daha geldi geçti Türkiye'den ama bu şekilde gitmeyi hak etmediği kesin.Ne yıldızlar geldi geçti bugüne kadar hepside büyük gösterilerle , jübilelerle uğurlandı takımlarından ama Fenerbahçe'nin bu yaptığı ayıp uzun yıllar unutulmayacak gibi.Adam gibi bir adam geldi geçti ve Fenerbahçe onun değerini bilemedi.Ve genede Alex adamlığını korudu ve giderken bile Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama bir taraftar kazandı diyerek gitti, başkada söze gerek yok sanırım...


2 Ekim 2012 Salı

Vay Arkadaş...

Her yıl olduğu gibi bu yılda geleneksel Acun Medya programları tek tek bütün günleri ele geçirmeye başlıyor. 2005 de kurduğu Acun Medya ile dudak uçuklatan bir servet kazanan Acun Ilıcalı'nın yerinde olmayı kim istemez diye düşünmeden edemiyor insan. 

Kariyerine 96 yılında Show TV'de stajyer olarak başlayan Acun Ilıcalı en sonunda bu yıl alacakları karşılığında neredeyse Show TV'yi satın alacak durumda.En son arkadaşlarıyla yaptıkları halı saha maçlarını bile yayınlatmıştı , Show TV'de  sezon biraz daha sürseydi mangal partileri playstation turnuvaları bizi bekliyordu sanırım.Şimdide bu yıl gözüne Star TV'yi kestirdi anlaşılan birkaç yıl sonrada alacakları karşılığında Star TV'yi de satın alır...Geçen yıl neredeyse haftanın her günü programı yayınlandığı için artık izleyenler Show TV de acunu göremeyince şaşırıp panik oluyorlardı.Koşun Acun Ilıcalı TV de, Show TV programı yayınlanıyor falan der olmuştuk artık.Ve şimdide hedef Star TV. Fear Factor, Survivor Kızlar - Erkekler, Survivor Türkiye - Yunanistan, Survivor Aslanlar - Kanaryalar, Var mısın Yok musun, Devler Ligi, Yetenek Sizsiniz, Yok Böyle Dans, Survivor Ünlüler - Gönüllüler ve O Ses Türkiye, pek sanmıyorum ama bakalım önüne geçebilen olabilecek mi yoksa bu gidişle acun tek tek tüm kanalları toplayıp satın alacak...

Acun Ilıcalı , Acun Firarda programı sayesinde gezdiği 105 ülkeden bütün yarışma formatlarını toplayıp burada kendi medya krallığını kurdu ki zamanında bağdat caddesinde ufak bir kotçu dükkanını işletemediğini hatırlatmak isterim.Sen git yurt dışında yapılmış tüm yarışmaları al burada yayınla medya kralı ol vay arkadaş...Okan Bayülgen'de az kalsın Kanal D'yi ele geçiriyordu fakat tehlikeyi sezen Kanal D yöneticileri olaya el koydu. Okan'da Tv8 i ele geçirdi haftanın 5 günü program yapıyor.Ama sanırım bu sektör de kalıcı olacaksan işte böyle olacaksın.Bakalım daha neler göreceğiz...